Facebook

LinkedIn

Copyright 2019 Limon Kreatif.
Tüm Hakları Saklıdır.

8:30 - 18.30

Çalışma Saatlerimiz Hafta İçi

0 (216) 504 07 00(Pbx)

Bir Telefon Kadar Yakındayız

Facebook

Twitter

Menu
 

TIBBİ MALPRAKTİS, HEKİM İLE HASTA ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ VE HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Eke&Şimşek Uluslararası Hukuk ve Danışmanlık Bürosu > borçlar hukuku  > TIBBİ MALPRAKTİS, HEKİM İLE HASTA ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ VE HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

TIBBİ MALPRAKTİS, HEKİM İLE HASTA ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ VE HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Tıbbi malpraktisten kaynaklanan uyuşmazlıklar, uygulamada Sağlık Hukuku alanında en sık karşılaşılan uyuşmazlık türlerinden olsa da hukukumuzda tıbbi malpraktise ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Uzun yıllardır tartışılan bu konu, hala çözümlenmemiş, son olarak, 21.07.2021 tarihinde Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanun Teklifi meclise sunulmuş, özellikle hekimleri negatif defansif tıp uygulamalarına yönlendireceği gerekçesi ile eleştirilen bu teklif, kısa süre içerisinde geri alınmıştır. Keza, olup, bu hususa ilişkin kanuni düzenleme yapma yetkisi ulusal hükümetlere bırakılmıştır.

Konuya ilişkin, Avrupa Birliği genelinde de tüm üye ülkeleri bağlayıcı nitelikte özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Tıbbi malpraktise ilişkin en önemli uluslararası belge, 1992 tarihli 44. Dünya Tabipler Birliği Genel Kurulu’nda kabul edilen “Tıpta Yanlış Uygulama (Malpraktis) Bildirgesi” dir. İç mevzuatımızda ise malpraktis; Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde “Hekimliğin Kötü Uygulanması (Malpractice)” başlığı altında, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi” biçiminde tanımlanmıştır.

Hekimlerin, tıbbi malpraktisten kaynaklanan zararlar sebebi ile hukuki, cezai, idari ve mesleki sorumlulukları söz konusu olabilmektedir. Tıbbi malpraktisten kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde, hekim ile hasta arasındaki hukuki ilişki ile hekimin sorumluluğunu ilişkin mevzuat hükümlerinin belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.

HEKİM İLE HASTA ARASINDAKİ HUKUKİ İLİŞKİ

Hekimin hukuki sorumluluğu; sözleşme ilişkisinden, haksız fiilden, vekaletsiz iş görmeden ya da Culpa in Contrahendo’dan doğabilir (Demir, s. 228). Sorumluluğun kaynağının belirlenmesi, hekim ile hasta arasındaki ilişkinin saptanması ile mümkün olabilecektir.

Hasta ile serbest çalışan hekim arasındaki ilişki hekimlik sözleşmesine dayanmakta olup, bu sözleşme TBK’da öngörülmüş ancak ayrıca düzenlenmemiş atipik bir sözleşmedir. (Özdemir, s. 40) Yerleşmiş Yargıtay uygulamasında, bu sözleşme TBK m.502/2 gereğince, vekalet sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir.[1] Bu sözleşme ile hekim; hastasının sağlığını korumak ve düzeltmek için elinden geleni yapma, özen ve sadakat gösterme, tüm bilgi ve becerisini hastanın tedavisi yararına kullanma ve tedavisini sürdürme, hasta kayıtlarını düzgün biçimde tutma ve sırlarını saklama yükümlülükleri altına girmiş olur.

Hastanın; devlet hastanesi, üniversite hastanesi, eğitim ve araştırma hastanesi veya aile sağlığı merkezi gibi kamu sağlık kurum ve kuruluşlarına sağlık hizmeti almak amacıyla başvurması durumunda kurum ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi doğmaz. Bu durumda, hastanın kamu hizmetinden yararlanması söz konusudur. Dolayısı ile, hekimin bir kamu görevlisi olması sebebi ile, hatalı tıbbi uygulamalardan kaynaklananlar zararlar da dahil olmak üzere olası zarar durumlarında, idarenin hizmet kusuru söz konusu olmaktadır. İdarenin, sağlık hizmetleri sebebi ile; sağlık hizmetinin kuruluşu ve işleyişi bakımından ve tıbbi faaliyetlerden doğan kusur sorumluluğu ile kusursuz sorumluluğu söz konusu olabilmektedir. (Bayındır, s. 558-561)

Hasta; sağlık hizmeti almak amacıyla bir özel hastaneye başvurmuş ise, özel hastane ile hasta arasındaki ilişki hastaneye kabul sözleşmesidir. Bu sözleşme, karma kombine sözleşme türlerindendir (Eren, s. 208). Hastaneye kabul sözleşmesi; hastanın tedavisine yönelik sağlık hizmetleri ile hastanenin organizasyon sorumluluğu ile birlikte çeşitli hak ve yükümlülükler içerebilmekte olup; Yargıtay’ın yerleşik görüşünde, TBK hükümleri gereğince vekalet sözleşmesi hükümlerine tabii olduğu kabul edilmektedir. [2] Her ne kadar hekim, özel hastane ile hasta arasındaki sözleşmenin tarafı olmasa da TBK’nın ilgili hükümleri gereğince ifa yardımcısı konumunda olması sebebi ile, özel hastane, hekimin hatalı tıbbi uygulamalarından sorumlu olur.

Hasta ile hekim arasındaki ilişki, her zaman vekalet sözleşmesine dayanmaz. Özellikle plastik cerrahiyi ilgilendiren güzelleştirme amaçlı estetik ameliyatı için hekime, kamu kurum ve kuruluşuna ya da özel hastaneye başvurulması halinde hasta ile hekim arasındaki ilişki eser sözleşmesi olarak kabul edilmektedir.[3]

Hastaya, acil bir durumda, bir hekim tarafından, hastanın isteği dışında tıbbi müdahalede bulunulduğu takdirde, hekim ile hasta arasındaki ilişki TBK m.526 vd. düzenlenen vekaletsiz iş görme olarak nitelendirilecek ve somut olayın özelliklerine bakılarak, ilişkinin gerçek vekaletsiz iş görme mi yoksa gerçek olmayan vekaletsiz iş görme mi olduğu hususu belirlenecektir.

Hastanın, hekimin görevine girmeyen ve hekimin sorumluluğunda olmayan bir işlem sırasında, hekimin şahsi kusuru ile zarar görmesi hallerinde ise, TBK m.46 vd. düzenlenen haksız fiile ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bununla birlikte, hekim ile hasta arasındaki ilişkinin sözleşme ilişkisine dayanması ile birlikte zarar doğurucu eylem hem sözleşmeye aykırılık hem de haksız fiil teşkil edebilir. Yargıtay’ın görüşüne göre; böyle durumlarda hakların telahuku söz konusu olacak ve zarar gören lehine olan hükümler uygulanacaktır.[4]

Sözleşme görüşmeleri sırasında ortaya çıkan sorumluluk (Culpa in Contrahendo) da hekimin sorumluluğunun kaynağı olabilmektedir. Sözleşme kurma niyeti olmadığı halde sözleşme görüşmelerinde bulunmak, sözleşme görüşmelerini yarıda bırakmak, karşı tarafın menfaatlerini dikkate almamak, koruma ve muhafaza yükümlerinin ihlal edilmesi, özensiz bir şekilde bilgi ve öğüt verme durumları TMK m2/1 dürüstlük kuralı gereğince Culpa in Contrahendo sorumluluğuna sebep olabilir (Eren, s. 1128-1129). Hekimin, yetkili olmadığı bir konuda hastaya teşhis ya da tedaviyi yapabilecekmiş izlenimi vererek oyalaması, tıbbi müdahaleye ikna edebilmek için sağlık durumu ile ilgili yanıltıcı bilgi vermesi, tıbbi müdahaleye gerek olmadığını söyleyerek hastayı oyalaması hekimin Culpa in Contrahendo sorumluluğunun ortaya çıkacağı durumlardır.

HEKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

TBK m.506/2 hükmü, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen ve sadakat yükümlülüğü, maddenin 3. fıkrasında özen yükümlülüğünden doğan sorumluluğun belirlenme ölçütü düzenlenmiştir. Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadına göre; vekil, işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu olmamasına rağmen, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Dolayısı ile hekimin ya da hastanenin meslek alanı içindeki bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmektedir. [5]

Eser sözleşmesine ilişkin hükümler, TBK m. 470 vd. düzenlenmiştir. Vekalet sözleşmelerinden farklı olarak eser sözleşmesinde, yüklenici bir sonucun meydana getirilmesini taahhüt etmektedir. Dolayısı ile yüklenici; bir sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Günümüzde giderek yaygınlaşan; plastik cerrahi, yağ ve deri alımı, saç ekimi, lazer ile dövme silinmesi gibi estetik ameliyatlarında hekim, taahhüt ettiği sonucun meydana gelmemesinden sorumlu olacaktır.[6]

Hasta Hakları Yönetmeliği’nin sağlık hizmetlerinde uyulması zorunlu ilkeleri düzenleyen 5. maddesinin 1/a hükmü, tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkının, en temel insan hakkı olduğu ve sağlık hizmetinin her safhasında göz önünde bulundurulmasının zorunluluğunu düzenlemektedir. Aynı yönetmeliğin 14. maddesi uyarınca, hekimin, hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni göstermesi, hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı hallerde dahi, ıstırabını azaltmaya veya dindirmek için çalışması zorunludur.

03.12.2003 itibari ile iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiş olan İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin 4. Maddesi; hekimin her türlü tıbbi müdahalesinin, meslek standartlarına uygun olması gerektiğine yer vermiştir. Bununla birlikte; Tıbbi Deontoloji Yönetmeliği m. 13 hükmü, hekimin tıbbın gereklerine göre teşhis koymakla yükümlü olup tıp kurallarına aykırı tedavi ve teşhis yapamayacağını düzenlemektedir.

Hekimin özen yükümlülüğünden doğan sorumluluğu, tıbbi standarda göre belirlenmektedir.  Tıbbi standart; tıp bilimince tanınıp kabul edilmiş meslek kuralları olarak ifade edilmektedir. (Uygur, s. 362) Tıbbi standardın tespitinde esas alınacak ölçüt ise; olayların gelişimi ile hekimin kişisel tecrübesi, kişisel yeteneği, bireysel mesleki bilgisi, eğitiminin nitelik ve derecesi gereğince hastaya zarar geleceğini önceden görebilecek durumda olup olmasıdır.

     Av.Burak Oğulcan SAYGILI                                                                                                             Av.Suat ŞİMŞEK

     Attorney at Law                                                                                                                                              Managing Partner

 

Kaynakça

Bayındır, S. (2007). Sağlık Hizmetlerinde İdarenin ve Hekimlerin Sorumluluğu. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1-2), 551-589.

Demir, M. (2008). Hekimin Sözleşmeden Kaynaklanan Sorumluluğu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 57(3), 225-252.

Eren, F. (2014). Borçlar Hukuku Genel Hükümler (17. b.). Ankara: Yetkin Yayınları.

Özdemir, H. (2016). Hekimin Hukuki Sorumluluğu. Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1), 33-81.

Uygur, A. B. (2019). Hekimin Kusurunun Değerlendirilmesi. TBB Dergisi, Eylül-Ekim 2019(144), 355-381.

[1] Yargıtay HGK. 26.11.2014 T. ve 2013/13-1204 E., 2014/965 K.; Yargıtay HGK 13.04.2011 T ve 2010/13-717 E., 2011/129 K.

[2] Yargıtay HGK., 04.06.2020 T. ve 2017/669 E., 2020/346 K.

[3] Yargıtay 15. HD., 03.03.2021 T. ve 2020/1854 E., 2021/619 K.; Yargıtay 15. HD., 25.11.2020 T. ve 2020/305 E., 2020/3086 K.

[4] Yargıtay HGK. 21.03.2019 T. ve 2017/778 E., 2019/329 K.

[5] Yargıtay 3. HD. 03.02.2021 T. ve 2020/7370 E., 2021/804 K.; Yargıtay 3. HD. 10.12.2020 T. ve 2020/7776 E., 2020/7692 K.; Yargıtay 3. HD. 17.11.2020 T. ve 2020/8047 E., 2020/6663 K.

[6] Yargıtay 3. HD. 03.11.1999 T. ve 1999/4007 E., 1999/3868 K.; Yargıtay 3. HD. 23.05.2017 T. ve 2016/5806 E., 2017/7762 K.; Yargıtay 3. HD. 13.03.2017 T. ve 2015/17955 E., 2017/2959 K.

Yorum Bulunamadı

Yorum Yapın